20 Ağustos 2022 Cumartesi

Neden müslüman mucizeye iman etmelidir?


Neden müslüman mucizeye iman etmelidir? 

Mucizesiz islam ve hiçbir semavi din olamaz. Olursa da semavi din sayılmaz. Hz. Muhammet zamanında da insanların ayın yarılmasına tanık olmaları doğrudur ve ay yarılmıştır. Arapların ayın yarılmasını gördükleri doğrudur, ama her görülen gerçek değildir. Güneşin yerin çevresinde dolanması gözle görülen gerçekliktir, ancak gerçek bunun tam tersidir. Ayın yarılmamasının, ya da yarılamaz olduğunun önemi yok. Önemli olan şu ki, Muhammet, ya da mucize gösteren peygamberler ayın yarılma, dağdan deve çıkma, Nuh fırtınası, Ad kavmini sert yellerin götürmesi, Lut kavminin helak edilme sanrısını psikolojik bir telkin olarak onlara iman edenlerin zihninde oluşturabilmişler. Herkes hayalle gerçek sınırlarının henuz belirginleşmediği çocukluk vaktinde böyle olaylara tanık olmuş, ya da böyle rüyalar görmüştür. Ay yarıldı derken, çocuklukta, ya da rüyada gördüğümüz ve biliçaltında saklı bulunan anı canlanabiliyor. Şöyle olduğunda denizin de iki parçaya ayrılıp geçit yolu açması da doğruca bir kabus ve sanrısal bir olgudur. Çürütülemez de. Nitekim her bir müslüman sanki kendi gözleriyle görmüşçesine kendi şeyhinin, emir sahiplerinin mucizeler gösterdiğine iman eder. Böyle değildirse, müslüman değildir. Mevlana Celalettin Rumi bile mürşüdü Şems´in mucize gösterdiğini kendi gözleriyle görmüştür. Şimdi Şems´in mucize gösterip göstermemesinin, ya da böyle doğaüstü olanağının olup olmamasının ne önemi var? Önemli olan şu ki, Mevlana denilen Selcuklu sultanlarının yalakası bu mucizeye tanık olmuş ve adını da irfani "şuhut" koymuştur. Hiçbir peygamber "ben mucize gösterdim, ya da allah benim tanıklığımda mucize gösterdi" diye konuşmamıştır. Bir başkası konuşuyor. Konuşan bir ravidir. Yani duyduklarını rivayet eden bir ravi. Örneğin ravinin "deniz yarıldı ve Musa denizden geçti, ..." haberi üzerinde duralım. Bunu anlatan Hz. Musa kendisi değildir. Hz. Musa "deniz yarıldı ve biz denizden geçtik" demiyor. Meçhul bir söyleyicidir buradaki ravi. Dolayısıyla günümüzde de her bir müslüman mucizeye iman etmelidir. Şeyhinin, iman ettiği emir sahibinin mucizesine, ya da rüyada bir şekilde kendi gözleriyle, özellikle de "gönül gözleri"yle mucizeye tanık olmalıdır. Müslüman olmanın ilk koşulu muciziye iman etmek değildir de nedir? Ortada söylenen iman koşulları bunun teorisidir, pratikte kendi gözleriyle mucizeye tanık olmalı. Nitekim her bir müslüman, sanki kendi gözleriyle tanık olmuşçasına tam da ilk müslümanlar gibi "Kuran Hz. Muhammet kelamı değildir, Allah kelamıdır" diye ilk mucizeye iman etmektedir. Mucizeye iman etmeden semavi dinler var olamaz. Mucizeye iman etmek de usun çevresine karanlıktan katı bir duvar örerek beynin işlevselliğini imha etmek değildir de nedir? Böyle bir toplumun aydınlanabilmesine inanmak da bir tür mucizeye iman etmektir. Şunu kendi anımlarımdan ve hayat deneyimlerimden yola çıkarak anlatmak isterim:

İran´da devrim olduğunda 5. sınıfta okuyordum. Köyümüzden şehire bir abimle yenice yerleşmiştik. Anne-babam ve diğer abi ve kardeşlerim köyde kalmışlardı. Ansızın TV-de, radyoda ve sokaklarda gürültülü "İmam Humeyni aya çıkmış, ayda gözüküyor" diye sesler yükselmeye başladı. Ben de abimle aydınlık gecede Humeyni´yi ayda görebilmek için merdivenle evin üstüne tırmandık. Tüm konum-komşu, büyük-küçük, kadın-erkek herkes sokakta ve evlerin üstündeydiler. Herkes parmağıyla Humeyni´nin aydaki harekette olan "görüntüleri!"ni gösteriyordu. Birisi "bak, bak, gülümsemeye başladı" derken, bir başkası "gözlerinden ışık akıyor" diyor ve başkaları da "sakalını okşamaya başladı" diye gördüklerini şaşkınlıkla anlatıyorlardı. Ben ve abim bir türlü Huymeyni´yi ayda göremedik. İmansız olduğumuz yüzünden mi acaba? Komşumuza sürekli "hani nerede?" sorduğumda sonunda adam bağırarak "kör müsün çocuk, herkes görüyor da, yalnız sen mi görmüyorsun, dikkatlice baksana!" dedi kaba sesiyle. Sesinde öfke vardı. Çocuk merakimle "Peki, imam Humeyni oradan nasıl inecek?" diye sorduğumda diğer komuşularımız da berelmiş gözleriyle bize yan bakmaya başladılar. Saldırıya uğrarız diye abim elimden tutarak "inelim, gidelim eve" dedi.

Yıllarca bu konu üzerine düşünüp durdum. Sonunda bunun psikolojik bir hastalık olduğunu anladım. Onlar psikolojik gereksinimlerini gidermek ve imanlarının mükemmelliğini ispatlamak için bu yalana iman etmiş ve Huymeyni´yi önce kendi parçalanmış hasta zamirlerinde aya çıkardıkları için Humeyni ayda gözüküyordu. Yani önce kendi içlerinde Humeyni´yi aya çıkarıp sonrasında sokaklara akın etmiştiler. İçlerindeki mucize telkinini aya yansıtıyorlardı. Bütün şii İran toplumu Humeyni´yi ayda görmüştü! Muhammetin göğe gittiğine iman eden adam Humeyninin aya yükselmesine neden inanmasın? Muhammet ayı da o tarafa geçmiş, halbuki, ay yere daha yakın.

Benimse bu sorum hala yanıtısz: Humeyni aydan yere yeniden nasıl indi?))))

Hiç yorum yok: